23 Şubat 2008 Cumartesi

KORKULARIMIZ

Zamanın birinde genç bir savaşçı vardı.
Öğretmeni ondan Korku'yla savaşmasını istedi. Öğrenci günlerce Korku'yu aradı ve onunla karşılacağı günü bekledi.
Günün birinde o an geldi. Öğrenci bir tarafta Korku öbür tarafta duruyordu. Korku'ya baktı öğrenci ve Korku'nun karşısında kendisini çok küçük, zayıf ve korkmuş hissediyordu.
Korku hiddetle bağırdı: "Demek benimle savaşmak istiyorsun."
"Evet" dedi genç savaşçı ürkerek. "Ustam seninle savaşmamı istedi."
"Hadi savaşalım öyleyse..." dedi Korku.
"Şey... Seni yenmek mümkün müdür?" diye sordu öğrenci, sesi titreyerek.
“Belki.” dedi korku. "Benim silahlarım şunlardır: Çok hızlı hareket ederim ve sana çok yakın dururum. Benden korktuğunu görürsem seni alt ederim ve sana istediğimi yaptırırım. Benim kölem olursun o zaman."
"Ancak beni dinleyebilirsin ve bana saygı duyabilirsin. Benim dediklerimi yapmazsan beni yenebilirsin ve ben senin kölen olurum o zaman da.”

KENDİMİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRİZ?

Sevgili arkadaşlar,
Sadece evliliklerimizde ve aile yaşantımızda değil tabiki ama hayatın her bölgesinde caddede haklarımıza saygı göstermeden araba kullanan bir sürücü ile, alış verişte en kötüsünü bize vermeye çalışan satıcı ile, en çok dinlenmeye ihtiyacımız olduğu zamanda gürültülerine bir türlü son vermeyen bir komşu ile, veya söz verdiğini bir türlü yerine getirmeyen bir arkadaşla karşı karşıya kaldığımızda ne yapacağız?
Sözlerle, davranışla veya tavırlarla incindiğimiz zaman içimizde kabaran volkanla nasıl başa çıkabiliriz?
Siz böyle bir durumda nasıl davranıyorsunuz?
Hangi davranışınızın karşınızdaki kişiyi sakinleştirdiğini ve ortamı yumuşattığını keşfettiniz?
Bizlerle paylaşın. Birbirimizden öğrenelim.
Bu konuda yazmaya yakında başlayacağız. Sizin katkılarınızla tabiki.
Esen kalın!

13 Şubat 2008 Çarşamba

KAYNANA VE EŞİMİZİN YAKIN AKRABALARI İLE İLİŞKİMİZ

Aile büyüklerimiz her zaman bizler için önemli olmalıdır. Hatta Tevrat’daki ON EMİR’den bir tanesi “Annene babana saygı duy, onları onurlandır” der. Bizim kültürümüzde de anne ve babaya saygı ve onları onurlandırmak toplumsal bir değerdir.Hala pek çok ailede eşlerden birisinin annesi-babası o aileyle birlikte yaşar ve gerçek ailenin bir parçası olarak görülürler.

Ancak anne-babalarımızla ilişkimizi kendi ailemizle yani eşimiz ve çocuklarımızla ilişkimizden ayrı tutmayı da bilmeliyiz.O halde eşimizin annesi ve diğer yakın akrabaları ile nasıl onları hoşnut edecek bir ilişki geliştirebiliriz?
  • Sözlerimizle onları onurlandırabiliriz.İyi varsın; iyi ki benim annemsin (babamsın); senin hakkını asla ödeyemem!; sen olmasaydın ben ne yapardım!; benim için yaptıkların için sana çok teşekkür ederim veya ne kadar teşekkür etsem azdır; vs gibi.
  • Onlara sevdiğimizi söyleyebiliriz.
  • Onların ihtiyaçlarına duyarlı olabiliriz. Aynı şehirde oturuyorsak onları ziyaret edip bir ihtiyaçları olup olmadığını kontrol ederek onların alış verişlerini yapabiliriz veya destek olabiliriz.
  • Farklı bir şehirde oturuyorlarsa onları belirli aralıklarla arayıp telefonda sadece hatır sormanın dışında onlarla gerçekten ilgilenerek konuşabiliriz. Eşimizi ve çocuklarımızı da onlarla aynı şekilde konuşmaları ve telefonda zaman geçirmeleri için teşvik edebiliriz.
  • Tek olarak ve ailemizle onları ziyaret edebiliriz.
  • Onlara hediyeler alabiliriz. Özel günlerini hatırlayabiliriz.
  • Bizim kültürümüzde ve özellikle bazı yörelerde el öpmek çok önemli bir saygı ve onurlandırma ifade eder.
  • Onları evimize davet edebiliriz. Ve onları özenle ağırlayabiliriz.
  • Onların fikirlerine başvurabiliriz. Onların görüşlerini alırsak onlara değer verdiğimizi gösterir ve onları onurlandırmış da oluruz.

Çıktığınız veya nişanlı olduğunu kişi size şiddet uygular mı?

Birisiyle arkadaşlığınız varsa ve onunla evlenmeyi de düşünüyorsanız / hatta sözlü veya nişanlı iseniz bu kişinin gelecekte size şiddet uygulayıp uygulamayacağını şu işaretlere dikkat ederek anlayabilirsiniz.

Kişi daha önceki ilişkilerinde şiddet uygulamışsa veya normal hayatında şiddet gösterme eğiliminde ise. Örneğin kolayca kavga edebilen birisi ise, size katıldığı kavgaların yada çatışmalarla ilgili hikayeler anlatıyorsa;
  • Sizinleyken veya diğer insanlarla küfürlü ve kaba konuşuyorsa;

  • Kadının ve erkeğin evde ve dışarıda nasıl olmaları, rolleri konusunda siyah beyaz düşünüyorsa ve bunlarda katı ise;

  • Sizi kontrol ediyor ve sizin diğer insanlarla ilişkinizi kısıtlamaya çalışıyorsa;

  • Onunla birlikteyken alıngan davranıyorsa ve onu kızdırmamak için özellikle gayret gösteriyorsanız.

  • Giyinişinizi, makyajınızı, davranışlarınız ve diğer yönlerinizi sürekli eleştiriyorsa;

  • İlişkinizde kararları genellikle o veriyorsa ve sizin kararlarınızı ve düşüncelerinize önem vermiyorsa;

Çıktığınız Kişi Veya Nişanlınız/Sözlünüz Size Şiddet Uyguluyorsa?

Evlenmeyi istediğini kişi size fiziksel, veya psikolojik şiddet uyguluyor olabilir. Bu cinsel olabileceği gibi sözlü veya duygusal da olabilir. Çıktığınız kişi veya nişanlınız size şiddet uyguladığında sizi suçlayabilir. “Sen beni kızdırdın.” Veya “…. Görünce kendimi kaybettim.” Vs gerekçeleri olabilir. Hatta bu gerekçelerin bazıları size ikna edici bile gelebilir.

Ancak, öncelikle şunu bilmelisiniz ki bu kişinin size zarar vermesinin sebebi siz değilsiniz. Yani bunların başınıza gelmesi sizin yaptığınız bir şeyden dolayı değil. Şiddet bir hastalık gibidir. Kişi şiddet uygulayan bir kişi olduğu için şiddet görürsünüz, siz hatalı olduğunuz için değil. Dolayısıyla onun şiddetinden, veya kabalığından siz sorumlu değilsiniz, olamazsınız. Bu ilişkiyi sürdürmek için çabalamak ve daha iyi olmaya çalışmak zorunda değilsiniz.

Hemen güvendiğiniz bir büyüğünüze bu konuyu açın. Başınıza geleni anlatın ve size yardım etmesini isteyin. Veya bir psikologa veya danışmana gidin.

Unutmayın yaşadıklarınız sizin kabahatiniz değil. Siz suçlu değilsiniz ve bu ilişkiyi bu şekilde sürdürmeniz geleceğinizin daha da zor olacağı anlamına gelir. Sonunu da düşünerek bugünden doğru adımlar atmanız iyi olur.

ÇOCUKLU VE MUTLU OLMAK

Ben ve eşim Şubat' 25'de tam 13 yıldır evli olacağız. Evliliğimizde iyi ve kötü, tatlı ve acı pek çok günümüz oldu. Geriye dönüp baktığımızda bizi evliliğimizde en çok mutlu eden şeylerin başında şu anda birisi 8 diğeri 7 yaşında olan iki çocuğumuz gelmektedir. Onlar kesinlikle bizi en çok mutlu eden iki şey. Onlar olmadan evimizi ve evliliğimizi düşünemiyoruz bile. Eminiz anne ve baba olan bütün evli çiftler çocukları için aynı şekilde hissederler.

Benim sizlerle paylaşmak istediğim konu: Çocuklarımıza olan bağlılığımızın evliliğimizin önünde bir engel olup olamayacağı.

Çocuklarımıza olan bağlılığımız evliliğimiz için bir sorun haline gelebilir mi?

Çocuklarımızla olan ilişkimizin sevgi egemenliğinde olmasına kimse karşı çıkmaz. Ama çocuklarımıza bağlı / bağımlı olarak yaşamak onları severek yaşamaktan farklı bir anlama gelir. Çocuklarımız bize muhtaç olarak doğarlar. Biz onların ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Aksi halde varlıklarını sürdüremezler. Onların altlarını değiştirmek, karınlarını doyurmak, temizlikleriyle ilgilenmek gibi ihtiyaçlarının yanı sıra onları korumak, yardımcı olmak, sevmek ve ilgilenmek gibi diğer ihtiyaçlarıyla da ilgileniriz.


Bütün anne ve babalar çocuklarıyla birlikte olup onlarla zaman geçirmek ister. Onların ödevleriyle, ve diğer ihtiyaçlarıyla evde onları uyanık bulduğu birkaç saat içinde geri kalan bütün enerjisini sonuna kadar harcayarak yapmak ister. Bu tabili uzun ve yorucu bir günün ardından hiç de kolay değildir. Kalan enerjinizin tamamını da bu şekilde çocuklarına harcarsınız ve onlardan sonra televizyonun karşısında yığılıp kalabilirsiniz? Yada eşinizle biraz konuşup yada hiç konuşmadan ertesi günün temposuna yetişmek için bir an önce uyursunuz.

Çocuk merkezli yaşayan anne babaları basit olarak şu şekilde tanıyabiliriz. Bu karı kocalar çocuklarına o kadar bağlıdırlar ki eşleriyle geçirecek zaman bulamazlar. Onlar için eşleriyle zaman geçirmek çocuklarıyla geçirecekleri zamandan çalmak gibidir. Çocuklarına bağımlı olarak yaşayan anne veya baba sevginin sadece çocuklara gösterilmesi gerektiğine inanırlar. Onlara göre sevgiye sadece çocuklar ihtiyaç duyar. Dolayısıyla birbirlerine sevgi göstermeyi ötelerler ve önemsemezler, ihmal ederler. Karı ve koca birlikte zaman geçirdiklerinde vicdan azabı çekerler ve onları ihmal ettiklerine inanırlar.

Çocuklar uğruna ihmal edilmiş evlilikler uzun vadeli olarak çocuklara kötü ve sağlıksız ortamlar haline dönüşür. Eşler birbirlerine seviyeli ve soğuk davranır. Bu da hiçbir çocuk için en iyisi ve sağlıklısı değildir. O halde hem çocuklu hem de mutlu olmak için ne yapabiliriz?
Eşinizle günlük ilişkiniz olmasına dikkat edin. Yani onunla yakın olmayı ve ilişkide olmayı ötelemeyin.

Yaratıcı olun. Belki bir akraba veya arkadaş veya bir komşu kolaylıkla çocuklarınıza birkaç saatliğine bakmaktan zevk alabilirler. Veya liseye giden bayanlar için tanıdık birisinin çocuklarına birkaç saatliğine bakmak sonunda kazanacakları cep harçlığı onlar için heyecan verici olabilir. Söylemek istediğimiz çocuklarımıza bakacak birilerini bulmak sadece bizden biraz yaratıcılık isteyebilir.

Fırsatları değerlendirin ve hayatınızı fırsatlara açık şekilde düzenleyin. Çocuklarımızın belirli bir saatte uyuma alışkanlığı edinmeleri, ödevlerini günün belirli saatleri arasında bitirmeleri, belirli saatlerde bilgisayar oynamaları veya televizyon izlemeleri, belirli bir saatten sonra çocukların odalarına çekilmeleri ve sessizce kitap okumaları gibi evdeki çeşitli davranışları düzenleyerek eşinizle kendinize hem bir sessizlik sağlayabilirsiniz hem de birlikte evde kalabalık ama yalnız kalma olanakları da yaratabilirsiniz.

Eşinizle fiziksel olarak yakın olmaktan, ona dokunmaktan, veya onun elini tutmaktan kaçınmayın, hatta her fırsatta böyle yapın.

Sadece eşinizle birlikte tatil yapabilmenin olanaklarını arayın. Tek bir gece için bile olsa eşinizle birlikte çocuklarınız olmadan sevdiğin farklı bir ortamda olmayı ihmal etmeyin.

Evinizi aynı zamanda sizi dinlendiren ve yenileyen bir ortam olarak dekore edin ve öyle tutun. Müzik, ses ve ışık olarak sizi dinlendirecek bir şekilde dekore edin. Birlikte bunun keyfini çıkarın.

ÖĞÜTLER 1

EVLİLİK MUTLAKA MUTLULUK GETİRİR Mİ?

Hepimiz herhalde Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hikayesini biliriz. Prens cadı tarafından büyülenerek uyutulan prensesi gördüğünde aşık olur. Onu öper ve uyanmayacak sanılan prenses uyanır. Ve çift saraylarında mutlu, huzurlu ve bir elleri yağda bir elleri balda hayatlarını sürdürürler.

Herhalde evlenmek isteyen ve evlenmek üzere olan herkesin aklından geçen şeydir bu. Ne kadar eğitimli olursak olalım veya kendimizi ne kadar sağlıklı olarak görürsek görelim aklımızın bir köşesinde “evlenince çok daha mutlu olacağım, kendimi bir bütün olarak hissedeceğim, tamamen güvende olacağım” diye düşünürüz.

Sıcaklık, güvenlik ve bütünlük çatışmaların ve farklılıkların olmadığı zamanlarda hissedilir. Kendimize uygun olduğunu düşündüğümüz kişiyi bulduğumuz zamanlarda bile bazen kendimizi yalnız ve sevgiye ihtiyaç duyarız.

Neden mi? Çünkü insan ilişkileri, özellikle evlilik ilişkisinde farklılıklar ve çatışmalar olacaktır. Çatışmalar çıktığında veya farklılıklar strese neden olduğunda birbirimizden uzak hissedebiliriz.

Eşimizin bizi mutlu etmeye mecbur olduğu düşüncesi evlilikte çatışmalara ve geçimsizliklere yol açar. Kendimizi kötü hissettiğimizde eşimize bakarız ve bizi mutlu etmesini bekleriz. İşimizden eve canı sıkkın bir halde döndüğümüzde eşimizin bizi iyi hissettirmesini bekleyebiliriz. Ailemizle çatışmalar yaşadığımızda, dışarıda kendimizi yetersiz ve güçsüz hissettiğimizde, öfkelendiğimizde ve kontrolümüzü kaybedeceğimizi düşündüğümüzde eşimiz bizi tekrar iyi hissettiren taraf olmalıdır diye görürüz.

Oysa hiç kimse her durumda sevgisini en yüksek seviyede göstermez. Hiç kimse her durumda karşılıksız sevemez. İnsanlar olarak zayıflıklarımız vardır. Mükemmel değilizdir ve asla da en azından bu yaşadığımız dünyada mükemmel olamayacağız. Bunun gibi sevgimiz de, ilgimizde yarım yamalak ve eksiklerle dolu olacaktır.

Eşimiz bize istediğimiz gibi davranmadığında o kızıp ilişkimiz hakkında kötü hissetmek yerine kendi sorumluluklarımızı fark etmeliyiz. Nasıl hissettiğimizden eşimiz sorumlu değildir. Çözümü ondan beklemek ona büyük haksızlık olur. Kendi sorumluluğumuzu görmeli ve eşimizden beklentilerimizin ne kadar haklı, doğru ve uygulanabilir olduğunu gözden geçirmemiz gerekir.

Bu sözleri eşlerinin kendilerini ihmal ettiğini düşünen kadınlar veya kocalar için değil eşlerinin kendilerini mutlu etmeye mecbur olduğunu düşünen eşler için söylüyoruz. Eğer eşinizin sizi ihmal ettiğini düşünüyorsanız bunu onunla ciddi olarak konuşmanız ve gerekirse profesyonel bir yardım almanız gerekebilir.

Şunu unutmayalım: Evlilik bizim kendimize güvenimizi geliştirdiğimiz bir yer olmayabilir. Keşke öyle olsaydı; eşlerimiz harika işler yapan psikologlar veya psikiyatristler olsalardı. Ama değiller. Dolayısıyla onlardan bizim sorunlarımıza çözüm olmalarını beklemek yerine kendimiz değişmeyi ve sorunlarımızla uğraşmayı seçmeliyiz.

İNTERNET VE ÇOCUKLARIMIZ

İnternet çocuklarımız için harika bir kaynak olabilir. Araştırmaları ve dünyayla iletişimleri için kolay ve ucuz bir yoldur.

Ancak internet çocuklarımıza sunduğu avantajların yanısıra onlar için çok tehlikeli olan diğer unsurları da içinde barındırmaktadır: Pornografi ve şiddet. Çocularımız kendileri için zararlı olan bu alanlara bilinçli olarak kapılmazlar. İnternette sörf yaparken, yani aradığı bir konuda farklı sitelerde neler olduğuna bakarken, tıklamaması gereken bir düğme sebebiyle veya bir kelime veya harf hatasıyla kendisini uygun olmayan görüntülerin, sözlerin veya bilgilerin karşısında bulur.

Çocuklarımızın kendi bugünleri ve yarınları için en uygun bilgi ve beceri ile donatıldıklarından emin olmamız önemlidir. Bu her anne babanın en önemli görevidir. İnternette çocuklarımızın kendilerini içinde bulabilecekleri pornografi ve şiddet içerikli yayınlar onların duygusal-düşünsel-ruhsal-sosyal-bedensel gelişimlerini engelleyen veya yanlış bir yöne doğru gelişmelerini sağlayan içeriklerdir. Anne baba tarafından çocukların kazayla bile bu yayınlara ulaşabilecekleri göz önünde tutulmalı ve tedbirli olunmalıdır.

Evinizde internetiniz varsa ve çocuklarınız bilgisayar başında zaman geçiriyorlarsa onların yanlış şeylere bakıyor olma olasılıklarını her zaman göz önünde bulundurun. Unutmayın: ÖNCEDEN TEDBİR ALMAK, SONRADAN ONARMAK VEYA YENİDEN YAPMAKTAN ÇOK DAHA KOLAY VE UCUZDUR.


Ne Yapabilirsiniz?

• İnternet sağlayıcıları (örneğin ttnet) aynı zamanda sizi istenmeyen içeriklerden koruyacak yardımcı programlar sunmaktadırlar. Bunlardan en önde gelenini www.ttnet.com.tr aracılığıyla araştırabilir ve hatta ücretsiz olarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

• Antivirüs sağlayıcıları da Internet Security (İnternet Güvenliği) paketleriyle size internet içeriğinin sınırlandılmasına yardımcı olacak ek programlar sunmaktadırlar. Fiyatları gitgide daha da ucuzlamaktadır. En yakın bilgisayarcıdan size içerik kontrolü sağlayacak bir internet güvenlik programı hakkında bilgi alabilirsiniz.

• Ancak bunların size tamamen sorunsuz bir internet sunmama olasılıkları vardır. Her durumda çocuklarınızın internet başında geçirdikleri zamanın sizing gözleminizde olmasına dikkat edin.

Bunun için:
o Onlarla internetin nasıl zararlı olabileceği konusunda konuşun.

o Arada sırada onlarla internette ne yaptığı, nereleri ziyaret ettiği ve neler öğrendiği üzerinde konuşun.

o Onların internet başında oldukları zamanda onlarla birlikte oturup onların uğraşlarının bir parçası olmaya çalışın. Bunu her zaman değil ama arada sırada yapmanızda fayda var.

o E-posta adresleri varsa içeriklerini kontol edebildiğinizden emin olun. Tehlikeli içerik taşıyan göndericileri “engelle”yin. Çoğu zaman tehlikeli içerikli sayfalar reklamları e-posta aracılığıyla çocuklarınıza ulaşabilir.

o Bilgisayarların olabildiğince herkesin ortak kullandığı mekanlarda olmasına dikkat edin. Odalardaki veya kuytu köşelerdeki bilgisayarları kontrol etmek zordur.

Bunların yanısıra eğer çocuğunuz daha ileri yaşlarda bir ergense aşağıdaki uyarılarımız sizin için aydınlatıcı olabilir:

• Bilgisayar ve internet hakkında sınırlarınızın olduğunu ve bu sınırlara uyulduğunu kontrol edin. Bu sınırlar şunlar olabilir.
o Asla sizing de tanıdığınız kişiler dışındaki kişilerle özel bilgi veya belge alışverişinde bulunmamalılar. Örneğin: Adres, telefon numarası, fotograf vb.

o Chat odalarında asla kendi kişisel bilgilerini, isimleri de dahil olmak üzere vermemeliler.
o Chat odalarında tanıştıkları kişilerle asla yüzyüze görüşmemeliler.

o Asla şüpheli, tehdit içerikli veya diğer olumsuz içerikleri barındaran e-postalara cevap vermemeliler.

o Tedirgin oldukları, rahat hissetmedikleri her durumu anne-babalarıyla paylaşmalılar.

o Eğer internet ciddi ve devam eden bir arkadaşlık kuruyorlarsa mutlaka bu kişileri, yine aynı ortamda, anne-babarıyla tanıştırmaları gereklidir.

11 Şubat 2008 Pazartesi

ALTERNATİF BİR SEVGİLİLER GÜNÜ

Sevgililer günü yaklaşıyor. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Kişisel olarak reklam ağırlıklı ve sanki insanların para harcaması için oluşturulmuş sevgililer günü ve benzeri yapay bayramlar beni rahatsız ediyor. Çevremde tanıdığım pek çok insan da (kadın veya erkek) benim gibi düşünüyor.

Ancak ne yazık ki benim (ve bizlerin) bu yapay bayramlara bakışımız eşlerimizin beklentilerini ve umutlarını etkilemiyor. Yani hala, o gün çok özel şeyler bekliyorlardır mutlaka. Belki merakla ve heyecanla o günün ve sizin onlara ne alacağınızın hayalini kuruyorlardır.

Doğal olarak, sevgililer gününde bir kişinin eşi veya arkadaşı için yapacakları büyük ihtimalle maddi şeyler olacaktır. Ona hediye almak, iyi bir yerde güzel bir yemeğe götürmek gibi. Hatta özel sadece sevgililer günü için düzenlenen geceler, partiler var. Bazıları eminin bu olasılığı da çok ciddiye alacaktır.

Ama benim sizlere önerim, ve tabi ki benim de yapacağım şey, bu sevgililer gününde farklı bir şey, yani "pahada hafif ama yükte ağır" bir şeyler yapmak. Açıklayayım ne demek istediğimi?
Paranın satın alabileceği şeylere değil de alamayacağı şeylere odaklanalım. Mesela, eşimize sevgimizi verelim. O gün onu hediyelere veya paraya boğmak yerine sevgiye boğalım. Onu sevgimizle şımartalım ve onun ayaklarını yerden keselim.

Zor geliyor değil mi? Parayla bir şeyler almak ve böylece görevimizi yerine getirmek daha kolay. Oysa sevmek, gerçekten sevmek zor.

Ama neden olmasın?

Hazır günün ismi de sevgi-liler günüyken onu hediyelerimizle değil de sevgimizle şaşırtmak bana daha cazip geliyor. Daha ucuz değil ama daha etkili olacağını, daha zayıf değil ama daha verimli olacağını düşünüyorum. Eşimin bu alternatif günden daha çok hoşlanacağından da eminim.

Yine de bu ona hiçbir hediye almamak anlamına gelmiyor tabi. Ama hediye merkezli bir sevgililer günü yerine sevgi merkezli bir sevgililer günü planlamaktan bahsediyorum. Ona gül, sevdiği bir çikolata veya hoşlanacağı bir şeyi almak sevginizi ifadenize biraz daha anlam katabilir.

Siz de düşünün. Onu her zamanki gibi değil de farklı bir şekilde sevindirin. "Pahada hafif ama yükte ağır" bir sevgililer günü planlayın.

Ne dersiniz? Denemeye değer mi?

10 Şubat 2008 Pazar

ALDATMA


Aldatma günümüzde kadın ve erkek ilişkisinde, evliliklerde en çok üstünde konuşulan konuların başında gelir.

Özellikle dönem dönem televizyondaki gündüz programlarında, talks-showlarda, gazetelerin magazin sayfalarındaki en sık rastlanan haberlerin başında gelir. Şöyle biraz hafızalarınız zorlarsanız Richard Gear ‘in baş rol oynadığı aldatma filmi, Ahmet Altan’ın aynı adı taşıyan kitabı, Hülya Avşar'ın eşinden aynı nedenle boşanıyor olması nasıl gündemi günlerce meşgul etmişti.

Aynı dönemde ve arkasında aldatmanın genlerimizde olduğu sözde bilimsel gerçeği vurgulanmaya başlandı. Dolayısıyla aldatmanın doğal bir insan davranışı olduğu ve insanın kendisinin değil genlerinin bundan sorumlu olduğuna insanlar ikna edilmeye çalışıldı. Yada yine hatırlarsanız ister kadın ister erkek olsun herkesin biraz çapkın olduğunu, ve aldatmadaki heyecanı yaşamak istediğini söyleyerek birbirimize karşı anlayışlı olmamız gerektiği mesajı verilmeye çalışıldı.

Sizler ne düşünüyorsunuz bilmiyoruz ama (ki bize yazıp görüşlerini belirtebilirsiniz) bizler aldatmanın normal olduğunu veya kaçınılmaz olduğunu düşünenlerle aynı fikirde değiliz. Aldatmanın bahanesi ne olursa olsun insan ve evliliği için yararlı ve olumlu olmadığını aksine yıkıcı ve yok edici bir eylem olduğuna inanıyoruz. Bu sayfada sık sık neden böyle düşündüğümüzü de sizlerle paylaşacağız.

ALDATMAK NEDİR?

Aldatmakla ilgili yukarıda ifade ettiğimiz gibi farklı görüşlerin olmasının temel sebebi insanların onu farklı algılamalarıdır. Kimilerine göre aldatma eşinizin dışındaki birisiyle cinsel olarak birlikte olmaktır. Kimisine göre cinsel olarak birlikte olmanın aldatma olabilmesi için bu ilişkinin bir süredir devam ediyor olması gereklidir. Aksi halde bir seferlik ilişki aldatma değildir, kaçamaktır ki kaçamak hafif bir eylemdir. Kimileri ise aldatma için yatak ilişkisinin en son aşama olduğunu, duygusal ve düşünsel yakınlığın bile aldatma olarak görülmesi gerektiğini savunurlar. Birisini düşünmek, onu arzulamak, duygusal olarak eşinizden bir başkasına karşı aşk hissetmek aldatmadır. Belki çok daha küçük bir gurup da eşlerin evliliklerinde kendilerini özgür hissetmeleri gerektiğini dolayısıyla eşlerden birisinin başkasıyla fiziksel ve duygusal yakınlığının normal karşılanması gerektiğini savunur.


Bize göre iki farklı aldatma vardır ve bunlar:

Birisiyle cinsel olarak birlikte olmak (Açık aldatma): Evli bir kişinin başka bir kişi ile cinsel ilişkiye girmesidir. Bu her kültürde aslında zararlı bir eylem olarak alınır. Evliliğin sahip olduğu değerliliği ve özel oluşunu kaybetmesine yol açar. Gelenekçi toplumlar eşlerin başka birisiyle birlikte olmasının önüne toplumsal ve yasal engeller koymuşlardır. Tek tanrılı inanışlar da aynı şekilde aldatmayı yasaklamışlardır. Kutsal Kitaba göre aldatmak bir ahlaksızlıktır ve bir suç ve günah olarak kabul edilir.

Cinsel olarak birisiyle olmak aslında açık aldatmadır. Bilinebilir, görünebilir.

Bir de ikinci aldatma vardır ki buna da gizli aldatma diyebiliriz. Bu da en az açık aldatma kadar ciddi ve zararlıdır. Aslında eşimizi birisiyle aldatmak için sadece o kişi ile cinsel olarak birlikte olmamız gerekmez. Eylemlerimiz/davranışlarımız düşüncelerimizin sonuçlarıdır. Dolayısıyla eylemlerimiz kadar düşüncelerimiz de iyi yada kötü; olumlu veya olumsuz olabilirler.

Kişiye ve ailesine zararlı olan bir eylem önce düşünceyle başlar. Aldatmaya da bu şekilde bakılması gereklidir. Sadece eylem haliyle değil ama daha eyleme geçmemiş haliyle de onu zararlı ve olumsuz olarak değerlendirmek gereklidir.

Aslında bu konuda en açık ve ciddi olarak konuşan ve eşlerimizi aldatmaya yeni bir bakış açısı kazanmamıza yardımcı olan bu görüş 1. Yüzyılın hemen başlarında Hz. İsa tarafından söylenmiştir. O’na göre “Her kim bir kadına bakar da onu yüreğinde arzularsa o kişi zina yapmıştır” der.

Bizim aldatmaya bakışımız bu en son söz ışığındadır. Birisini zihinde ve yürekte arzulamak demek eşimizi aladatmak demektir. Zihindeki düşünceler de en az açık zina eylemi gibi ciddiye alınmalıdır.

Not: Çok yakında aldatmanın farklı yönlerini de burada sunacağız.

8 Şubat 2008 Cuma

PORNOGRAFİ ve EVLİLİK


Pek çok kişi pornografinin masum, eğlenceli ve hatta eğitici olduğunu düşünür. Oysa bireyler, aileler ve bütün toplum için zarar bir eylem ve alışkanlıktır.

Günümüzde cinsellik ve özellikle kadın vücudu mal pazarlamada en çok kullanılan bir araç haline gelmiştir. Sanki o malı alırsanız eşantiyon olarak da size cinsellik ve haz da birlikte para puan veya bonus gibi verilecekmiş gibi gösterilmektedir. Dondurma, içecek, araba reklamları bunun örnekleriyle doludur.

· İnternet üzerinden yayın yapan porno sitelerini denetlemek mümkün değildir.
· Dünyada 24 saatte 10 bin porno sitesinin açılmaktadır. Geçen yıl sadece Amerika’da en az 70,000 site açılmıştır.
· 2006 yılında 11,400 film çekilmişken bunlardan sadece 400’ü normal bir filmken geri kalan 11,000 film porno içeriklidir. Bunlarla video filmi çekmiş pornografik web sitesi oluşturulmuştur

Pornografi Nasıl Etkiler:

Araştırmalara göre pornografi kişileri yıkıcı davranışlara ve tutumlara yönelttiği saptanmıştır. Bu nasıl olur? Pornografi düşüncelerimizde kadına, cinselliğe, masumiyete, saflığa, iyiliğe ve kötülüğe ve diğer değerlere ilişkin bakışımızı değiştirir.



  • Pornografi cinselliği yakınlık olarak tarif eder. Oysa cinsellik yakınlık için bir araç olabilir ama yakınlığın kendisi değildir.

  • Pornografi cinselliği ilişki için tek yol olarak tarif eder. Oysa cinsellik ilişki için yol değildir. Hiçbir ilişki cinsellikle başlamamalıdır. Hiçbir ilişkinin sebebi sex olmamalıdır.

  • Her davranışımızın, özellikle başkalarıyla cinsel ilişkiye girmemizin sonuçları vardır. Ama pornografi ne yaparsanız yapın keyif alırsınız ve sonucunda zarar görmezsiniz mesajını verir.

  • Pornografi özellikle de dişiliği yani kadını aşağılar. Onların tek görevinin erkekleri hoşnut etmek olduğu mesajını verir. Pornografide kadınlar erkeklerden daha aşağıdır.

  • Pornografik-erotik materyalin kadınlara yönelik saldırgan tutumlarla ilişkili olduğu araştırmalarla saptanmıştır.

Bunlara ek olarak ayrıca;



  • Pornografi cinselliği şiddetle birleştirir.

  • Yaş, cinsiyet, yer ve diğer pek çok sınır yok olur.

  • Kişide derin bir kirlilik ve suçluluk duygusu oluşturur. Öfke, kızgınlık hali, depresif bir durum.

  • Pornografiyle uğraşanlar çoğunlukla yaptıklarının yanlış olduklarını bilirler ve bunu gizlemeye gayret ederler.

Pornografi ve Evli Kadın:


Erkeğin pornografiyle ilgilenmesi kadının kendisini eleştirmesine ve kendisini neredeyse acımazsızca yargılamasına neden olur. Kadın kendisini aldatılmış hisseder. Kendisini değersiz, sevilmez, çirkin, ve başarısız hisseder.


Oysa bu doğru değildir. Erkeğin pornografiye ilgi duyması asla kadının suçu değildir ve olamazda. Erkek kendi dürtülerini kontrol edemediği için bunu yapmaktadır ve bunun sonucundaki acıya da kendisi sebep olmuştur.


Dolayısıyla eşinizin pornografi problemi olduğunu düşünüyorsanız bunun için kendinizi suçlamayın. Belki ona çok iyi bir eş olamadınız. Belki halletmeniz gereken bazı problemleriniz vardır. Ama bunlar asla eşinizin pornografiye yönelmesi için yeterli bir sebep olamaz.


Bağımlılık - Pornografinin Çekiciliği


Pornografi pek çok kişi tarafından alkol ve uyuşturucu gibi maddeler gibi bağımlılık yapan kötü alışkanlıklar sınıfına sokulmaktadır. Herhalde bir kez pornografik bir görüntüye bakan herkesin bağımlı olacağını iddia etmek gerçekçi olmaz. Ama ısrarla devam etmenin buna sebep olacağını ve bir bağımlılık haline dönüşeceğini söylemek de yanlış olmaz.


Ne Yapabilirsiniz?
En önemlisi pornografinin zararlı ve yanlış bir alışkanlık olduğunu ve sizi kontrol ettiğini fark etmeniz ve kabul etmenizdir.


Bu probleminizi tek başınıza çözebilmeniz büyük olasılıkla mümkün değildir. Kendinizi kontrol etmeyi deneyebilirsiniz. Ama çok büyük ihtimalle bir süre sonra başarısız olduğunuzu göreceksiniz. Yeniden arzularınıza yenik düşecek ve kontrolünüzü kaybedeceksiniz. En azından pek çok kişi için böyle olmaktadır.


O halde:



  • Birisinden yardım isteyin. Yardım istediğiniz kişi hesap vereceğiniz, sizi kontrol eden, içi dünyanızda neler olduğunu rahatlıkla açıp konuşabildiğiniz, güvendiğiniz, sizi doğru bir şekilde yönlendirecek, sağlıklı birisi olmalıdır.

  • Pornografiye nasıl ulaşıyorsunuz? Internet, dergiler vb. Onlardan kurtulmanız gerekli. Onları kontrol altına alın.

TEŞVİK EDEN KİŞİLER OLMAK

İnsanlar genellikle çevrelerindeki yanlışlıklara odaklanırlar, doğru ve iyi olanlara odaklanmak yerine. Bu bütün ilişkilerde ve hatta evlilik ilişkisinde de kendisini gösterir.

Bütün dağın içinde taşın ve toprağı kazarak bir parça altın bulmaya çalışan altın arayıcıları gibi olmak yerine altının içinde bir parça taş veya toprak aramaya çalışan insanlara benziyoruz çoğu zaman.

Pek çok çift ilişkilerine başlarken olumsuzu odaklanarak başlamazlar. Birbirlerinde çok az olumsuzluk görürler. Onlar da önemsenmez ve görmemezlikten gelinir. Ama bir kez evlenildikten sonra hızla diğer uca doğru kaymaya başlar insanlar. Farklılıklar göze batmaya ve olumsuzluklar hızla yüzeye çıkmaya başlar.

Ne zaman ki çiftler birbirlerini yargılamaya ve farklılıkları eleştirmeye başlarlarsa şu gerçek göz önünde bulundurulmalıdır: Farklılıklar sadece farklılıklardır. Zevkler ve renkler söz konusu olduğunda asla doğru veya yanlış ayrımı yapılamaz. Bilirsiniz “Renkler ve zevkler tartışılmazlar.”

Eşinizin tercihlerini, farklılığını eleştirmek yerine onun pozitif yönlerine bakın ve onları yüceltin. Bu evinizde mutlu bir atmosferin oluşmasını sağlayacaktır. Eşinizin tamamen kendisini tanımasını, hangi alanlarda güçlü olduklarını bildiklerini varsaymayın. Gördüğünüzde onun güçlü taraflarını söyleyin. Ondan hoşnutluğunuzu ne kadar sık ifade ederseniz ilişkinizi de o kadar güçlendirmiş olursunuz.

FIRSATLARI DEĞERLENDİRMEK

Bu günler biliyorsunuz soğuklarla birlikte hastalıkları da yaşadığımız günler. Özellikle gribal rahatsızlıklar pek çok insanı yatağa düşürmekte.

Siz de eşiniz de bu günlerde hastalanıp yatağa düşmek durumunda kalabilirsiniz. Umarız hiç biriniz hastalanmazsınız. Ancak olursanız da bunu bir fırsat olarak da değerlendirebilirsiniz.

Ne fırsatı? Yatakta uyuma, evde kalma, televizyon izleme fırsatını kastedmedik tabiki. Eşlerimize hizmet etme ve onlara sevgimizi ve ilgimizi gösterme fırsatı demek istedik.

Hastalık nasıl sevgi ve ilgimizi gösterme fırsatı olabilir?
Eşimize hizmet edersek, onun ihtiyaçlarını karşılar, ilaçlarını sunar, severek yiyebileceği bir yemek hazırlarsak hem ona olan sevgimizi göstermiş ama hem de onun bizim için ne kadar önemli olduğu mesajını vermiş oluruz. Bunu yapmak onun sevgi deposunu dolduracaktır.

Hele bir de hasta olduğu için ona küçük bir hediye de verirsek: İşte o zaman elimize gelen fırsatı çok iyi değerlendirmiş sayabiliriz kendimizi. Zor zamanlarda birlikte olmak, birbirimizi hastalıkta ve sağlıkta sevmek sözünü yerine getirmiş oluruz.

AZ BİR MAYA BÜTÜN HAMURU KABARTIR

Her evli insan evlilik hayatında denenmeden geçebilir. Öyle bir zaman gelebilir ki, aslında asla öyle birisi olmadığı halde kişi evliliğin dışında birileriyle ilgilenebilir.

Bu aslında çok farklı şekillerde olabilir.
  • Aynı iş yerinde çalıştığımız birisine karşı normalde öyle hissetmezken birden farklı bir düşüncenin içinde bulabiliriz kendimizi. Yada bir yerde oturup sakin bir şekilde çayımızı veya kahvemizi yudumlarken birisi dikkatimizi çekebilir.
  • Evimizde veya iş yerimizde bilgisayarın başındayken ve etrafta kimsenin olmadığını ve kimsenin sizi fark edemeyeceğinizi düşündüğünüz zaman bir tık uzaklıktaki resimler veya görüntüler sizi cezb edebilir.

Bir süre kafamızın bu kişiyle veya kişilerle resimlerle veya görüntülerle meşgul olması kimi rahatsız edebilir ki? Diye düşünebiliriz. Bir an için evliliğimize yakışmayan veya verdiğimiz söze uymayan bir düşünce içinde olmak ve belki biraz hayal kurmanın ne kötülüğü olabilir ki?

Bilmiyoruz siz benzer bir durumda benzer duygu ve düşüncelerin etkisinde kaldınız mı? Hem olmaması veya yapmamanız gerektiğini bildiğiniz ama hem de içinizden de “sadece azıcık”; “bu kadarından kimsenin haberi olmaz ve kimseyi de rahatsız etmez” dediğiniz oldu mu?

“Azıcık maya bütün hamuru kabartır” sözünü duydunuz belki de. Bu sözün bizi öğrettiği şey bir şeyin küçüklüğünün veya miktarının onun etkinliğini sınırlandıramayacağıdır. Hayatımızın her alanına uyarlanabilecek bu sözü aynı şekilde az önce bahsettiğimiz davranış ve düşünceler için de kullanabiliriz.

Doğrusu düşünce, duygu veya diğer davranışlarımızın gerçekten bir anlık evli olduğumuz gerçeğinin dışına çıkması kimse tarafından fark edilmeyebilir. Ama azıcık mayanın bütün hamuru kabartması gibi az miktarda rayından çıkmış düşünce veya davranışın da bütün benliğimizin üzerinde etkisi olabilece bir gerçektir.

Aslında her aldatma, her evlilik dışı ilişki veya pornografi gibi bağımlılıklıklar “Azıcıktan bir şey olmaz. Kontrol edebilirim.” Düşüncesiyle başlarlar. Kişi kendisini kontrol edebileceğine inanır ve bir an için raylardan çıkmayı kabul eder. Ama bu onun bütün gününü etkilemeye devam eder. Onun zihnini meşgul eder. Genellikle böyle davranışlar kolaylıkla da itiraf edilemezler. Eşimize gidip açıkça ve kolayca aklımızdan neler geçtiğini veya ne yaptığımız anlatamayız. Sevdiğimiz kişilere de yapamayız. Dolayısıyla bir kez karıştıktan sonra maya etkisini göstermeye başlar yavaş yavaş ve sonra kontrol edilemez bir noktaya gelir.

O halde evliliğinizi için bu sözü unutmayın. “Azıcık maya bütün hamuru kabartır.” Üzerinde düşünün. Kendi davranışlarınızı, düşüncelerinizi düşünün. Mayaya izin verirseniz kontrolünüzü ona teslim etmek durumunda kalabilirsiniz.

EVLİLİK KARARI

Bazen özellikle de gençlerle evlilik hakkında konuştuğumuzda onların heyecanını kırdığımızı ve gözlerini korkuttuğumuzu söylerler. Aslında tabi ki bir gençlerin evlenmelerini ve yuva kurmalarını çok istiyoruz. Bu evli çiftlere, ailelere yardımcı olmak isteyen, gençlerin mutlu ve sevgi dolu aileler oluşturmasına kendilerini adayan bizleri çok çok mutlu eder.

Hem onları hem de sizleri uyarmak istiyoruz, çünkü:
· Evliliklerdeki bilinçsizliğe engel olmak istiyoruz.
· Boşanmanın basite alınmasından rahatsızız.
· “Yürütemezsek vazgeçeriz ve başkasıyla yeniden deneriz” mantığı bize acı veriyor.
· İnsanların hatalar yumağının içinde acı çekmelerini ve iki insanın kararının çocukların ve ailelerin canlarını yakmasına dayanamıyoruz.
· İnsanların evli kalmak uğruna tat almaları gereken yüce bir ilişkinin onlar için işkence ve yük haline gelmesine; yani güzelliği/coşkuyu yaşamadan ölmeye dayanamıyoruz.

Bu sebeple de evlenmeden önce ciddi düşünmenizi ve kendinizden, eşiniz olacak kişiden ve hazır olup olmadığınızdan emin olmanızı öneriyoruz.

7 Şubat 2008 Perşembe

GERÇEK "BEN"

Kadın ağlamaklı. Sesinin tonundan ne kadar dolu olduğu görülüyor. Doluluğunu ve içindeki kaynayan volkanı bastırmakta zorlandığı açık açık belli oluyor. Katı bir ses tonunun arkasına saklamış kendini. Duygusuz birisi gibi konuşuyor.

Ama anlıyorum içinde neler olup bittiğini, saklamaya çalışsa da. İlk değil bu şekilde gelen.
Anlatmaya başlıyor hikayesini. Konuşmaları aynı hedefe farklı yerlerden atılan oklar gibi hep bir şeyi işaret ediyor: Anlaşılamamak. “Her şeye katlanabilirim. Her şeyle başa çıkabilirim. Sadece eşim beni anlarsa, bana destek olursa…”

Kocası sessiz onu dinliyor. Eşi konuşurken başı önüne eğik. Haklı olduğunu biliyor, kabul ediyor. Ne kadar çaresiz olduğunu görebiliyorum. Ne yapacağını, nasıl yapabileceğini bilmiyor. Bunu nasıl yapabileceğini görmemiş, yani öğrenmemiş.

Üzülüyorum. Onlar için merhamet duyuyorum. Ne kadar da mutlu olmayı hak ediyorlar. Sevmeyi, sevilmeyi, sevinçle yaşamayı… Ama neden olmuyor?

Olmamız gereken insanlar gibi değiliz ama yapıldığımız gibi insanlar oluyoruz. Yani özde iyilik ve doğruluk için harika bir potansiyel taşıyoruz ama bununla bağdaşmayan insanlar haline geliyoruz. Tıpkı çamur içindeki elmas gibi işlenmesi, parlatılması gerek.

Kendinizi şimdiki halinizle kabul etmeyin. Şimdiki kavgacı, çekilmez, sıkıntılı, sevgisini göstermeyen, her zaman aşırı ciddi olan kişi siz değilsiniz. Hayat yada koşullar, yaşadıklarınız sizi böyle yaptı belki. Ama size biçilen bu giysiyi giymek zorunda değilsiniz.

İçinizde var olan elması, gerçek yaratılışınızı arayın. Onu açığa çıkartmayı, onu bulmayı ve onu sahiplenmeyi isteyin. Daha azıyla yetinmeyin. Sorunlarınıza bakmak ve eşinizin neleri yanlış yaptığına bakmak yerine kendi içinize bakın. Onu değiştirmeye çalışmak yerine kendinizdeki, sizde olan gerçek sizi arayın.

Onu keşfettikçe kendinizi seveceksiniz. Gerçek siz açığa çıktıkça aslında hiç de tanıdığınız, bildiğiniz kişi olmadığınızı fark edecek özgürce sevecek, sevileceksiniz.

En azından bu benim için böyle oluyor. Kendimi ve yaratılışımı/özümü keşfettikçe sevgim, sevincim, esenliğim, hayatım ve hayata dair ne varsa olgunlaşıyor.Bence denemeye ve çabalamaya değer. Gerçekten!

Sevgili dostlar,

Artık sizlerle birlikte sanal dünyada da birlikteyiz.

İhtiyacınız olan her konuda bize yazabilirsiniz. Görüş ve önerilerinizle blogumuzu zenginleştirebilir başkalarını olduğu gibi bizleri de aydınlatabilirsiniz.

Sorunlarınız ve bulduğunuz çözüm yolları başkaları için ümit verici ve yol gösterici olabilir. Başkalarının da benzer sorunlar yaşadığını ve onların bu sorunlarla başa çıkabildiklerini bilmek çoğunlukla insanlara ümit verir ve yanlız olmadıklarını hissettirir. Çözümü halihazırda olmasa bile aynı duygu ve düşünceleri bile paylaşabilmek çok insan için sanıldığından daha önemlidir.
Sizlerden yorum, görüş ve öneriler bekliyoruz.

Ayrıca evlilik ve aile hayatı üzerine hazırladığımız ve sunduğumuz "Evli ve Mutlu" programını İstanbul'da her Çarşamba günleri saat 13:00'de ve tekrarını aynı gün akşam 19:00'da, 103.6 Radyo Light FM'de; Ankara'da her Cuma günü 10:45'de 98.00 Radyo Shema'da dinleyebilirsiniz.