25 Mart 2008 Salı

Hayatımızı Sevinç Arayacak Şekilde Düzenlemek

Bundan önceki yazıda sizleri mutluluk ve sevinç konusunda bilgilendirmeye
çalıştık.

Genellikle günlük hayatımızda mutluluğu mu yoksa sevinci mi aradığımızı düşünerek yaşamayız. Mutluluğu aramak daha kolaydır. Bunun için eğitiliriz ama sevinci aramak bize öğretilmez. Örneğin: “İyi bir okul bitir ve iyi bir maaşlı bir iş sahibi ol” düşüncesi mutluluk arayan insanların düşünüş tarzıdır. Ama sevinç arayan insanlar “Ne olmak istediğini bil ve olmak istediğin kişi ol. Seni olmak istediğin kişi haline getirecek şeyler için çalış ve onlara tutun.” diye düşünürler. “Parasız saadet olmaz düşüncesi” mutluluğu arayan düşüncedir ama “para araçtır amaç değil” diye düşünenler sevinci arıyorlardır.

Sevin arayan insanlar haline gelmek için düşünüşümüzü yenilememiz gerekir.
Düşünüşünüz değişince yenilenirsiniz.

Bunun için:

  • Gününüzü yaşarken neler için kaygılandığınıza göz atın. Basit şeyler için mi kaygılanıp çabalıyorsunuz yoksa derin ve önemli şeyler için mi? Yapılan bir araştırmada kendilerini verimsiz ve başarısız hisseden insanların zamanlarının büyük bölümünü uğraşmak istemedikleri şeylerle uğraşarak harcadıklarını göstermiş. Yani insanlar asıl yapmak istediklerini değil yapmak istemedikleri şeylere zaman ayırıyorlar. Televizyon, internet gibi, gereğinden fazla uyumak gibi. Gereğinden fazla alış veriş yapmak, gereğinden fazla arkadaşlara takılmak, amaçsız bir şekilde dolaşmak, gerek olmadığı halde temizlikle, yemekle uğraşmak, gerektirdiğinden daha fazla çalışmak veya işyerinde kalmak gibi. Kendilerine sevinç veren şeylere değil sevinçlerini alan şeylere odaklanıyorlar. Zamanlarını sevin veren şeylere değil sevinçlerini alan şeylere harcıyorlar. Çünkü aslında sevinçlerini alan şeyler onları anlık olarak mutlulu eden şeyler. Ama kalıcı değil, geçici şeyler.

    Bir özlü söz var: Tam olarak emin değilim ama bir Çin atasözü olduğunu düşünüyorum. “İyi en iyinin düşmanıdır.” Sizi kısa bir an mutlu edecek şeyler size bir ömür boyu sevin verebilecek şeylerin düşmanı olabilir. Buna izin vermeyin. Boş televizyon dizileri veya filmlerin veya spor programlarını izlemek yerine sizi geliştirecek şeylere kitap vb şeylere zaman ayırın.


  • Hayatınızı sizi bina edecek, geliştirecek şekilde planlayın. Aile ve evlilik hayatınızı da sizi geliştirecek ve ilişkilerinizi güçlendirecek, verimli olan bir şekilde düzenleyin.


  • Doğru ve anlık mutluluklar değil ama kalıcı sevinç sağlayan hedefleriniz olsun. Günlük zamanlarınızı bu hedefler doğrultusunda değerlendirin. Bu hedefleri gerçekleştirmek için çalışın.


  • Küçük değişimler büyük sonuçlar doğururlar. Günlük yaşantınızdan yapmak istemediğiniz şeylerden birisinden vazgeçerek ama yapmak istediğiniz bir şeyi koyarak başlayabilirsiniz. Örneğin: Gündüzleri televizyon karşısında geçirdiğiniz zamanı 2-3 saatten daha kısa bir süreye indirerek kalan zamanda sizi geliştirecek, evliliğinizi veya anne-babalığınızı bina edecek bir kitap okuyarak geçirebilirsiniz.
    Bunun gibi günlük hayatınızı bilinçli bir şekilde geçirmeye başlarsanız küçük adımlarla hayatınızın bir süre sonra değiştiğini ve çok farklılaştığını göreceksiniz.


  • Önceliklerinizi yeniden gözden geçirin. Önceliğiniz olan şeylerin yani sizin için gerekli ve önemli olan şeylerin öncelikli olmalarına dikkat edin. Önemli olmayan bir toplantı veya görüşme eşinizle buluşmanızı engellemesin. Önemli olmayan bir program veya dizi çocuklarınızla konuşmanıza engel olmasın. Sevdikleriniz ve sizin için değerli olan insanlarla zaman geçirmek size hiçbir anlam ifade etmeyen ortamlarda veya kişilerle zaman geçirmenizden daha önemli olsun. Sağlığınız sizi mutlu edecek bir yiyecekten veya tatlıdan daha önemli olsun. Uykunuz ve dinlenmiş olmanız boş bir film, dizi veya programdan daha önemli olsun.


O halde en baştaki soruya tekrar dönelim. Ne dersiniz? Mutluluğun resmini çizebilir misiniz? Mutluluğun resmini yapabilir misiniz?



Kolaya kaçmadan ama.

MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİNİZ?

Nazım Hikmet bir şiirinde Abidin Dino’yu kastederek “Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” diyor. Mutluluğu nasıl resmedersiniz? Mutluluk dediğimizde aklınıza ne geliyor?

Nazım Hikmet Abidin Dino’ya şiirin geri kalanında istediği cevabın içeriğini anlatıyor. “Bana cevap ver Abidin ama farklı olsun. Bir resim çiz, mutluluk olsun ama sıra dışı olsun.” demek istiyor.

Şiir şöyle devam ediyor:
Sen mutluluğun resmini çizebilir misin abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama.
Ne gülyüzlü yavrusunu emziren gül yürekli anacığın,
Ne ak örtüler üstünde meyva tabağının,
Ne de akvaryumda su kabarcıkları içerisinde yüzen kırmızı balığın.
Sen 1963 yazı ortalarındaki Küba’nın resmini çizebilir misin üstat?
Çok şükür! Çok şükür! Kurtulduk artık,
Ölsem de gam yemem gayrının resmini çizebilir misin?


Nazım Hikmet'in Abidin Dino’dan istediğinin kolay olmadığını görüyoruz. Bunun kolay olmadığının kendisi de farkında. “İşin kolayına kaçmadan ama; sen mutluluğun resmini çizebilir misin?” sanki onun böyle yapacağını düşünürmüş gibi.

Nazım Hikmet neden mutluluğun tarifinin (veya resminin) kolaya kaçılarak yapılabileceğini düşünüyor? ve acaba gerçek mutluluğu nerede görüyor?

Mutluluğu “kendi arzularımıza ulaştığımızda, isteklerimiz gerçekleştiğinde açığa çıkan iyi hissetme hali” olarak tarif edebiliriz. Yani mutluluk belirli bir zamanda sahip olduğumuz belirli sonuçlarla birlikte sahip olduğumuz işsel coşku hali. Bir annenin çocuğunu emzirirken hissettiği, ne zamandır özlemle beklediğiniz bir dostunuza kavuştuğunuzda, evinizin balkonuna çıkıp gökyüzüne bakıp “Ne güzel bir gün!” dediğinizde veya eşinize-sevdiğinize sarıldığınızda, acığa çıkan duygu mutluluk.

Nazım Hikmet bu resmi istemiyor. Bunu beğenmediğinden veya onaylamadığından değil mutlaka. Ama gerçek mutluluğun bunun çok ötesinde olduğunu düşündüğünden herhalde. Yukarıda tarif ettiğim mutluluk resmi ona kolaya kaçmak gibi geliyor, basit geliyor. Hikmet’in hoşuna giden mutluluk “Ölsem de gam yemem artık” da kendisini ortaya koyuyor.

Kendi mutluluk tarifimiz, mutluluktan ne anladığımız ve evliliğimizde nasıl bir mutluluk tarif ettiğimiz ve aradığımız çok önemli aslında. Mutluluğu kolaya kaçarak, günlük, bizi iyi hissettiren ve bize geçici hazlar veren şeylerle tarif edersek ve hayatımızda ve evliliğimizde bu mutluluğu ararsak gerçek mutluluğun arkasından gidiyor olmuyoruz. Mutlu olmanın, günlük şeylerde hazzı aramanın hiçbir kötülüğü yok tabi. Bu mutluluk yanlış değil ama eksik.

Bizim aranmasını istediğimiz ve sizi teşvik etmek istediğimiz şey mutluluktan daha çok sevinç. Evliliklerimizde ve gerçek hayatta sevinç mutluluktan daha önemli. Belki de Nazım Hikmet mutluluğun resmini değil ama sevincin resmini yapmasını istiyordu Abidin Dino’dan.

O halde sevinci nasıl tarif edebiliriz? Sevinç’i Nazım Hikmet’in harika bir biçimde ifade ettiği “Ölsem de gam yemem!” hali olarak tarif etmek gerek. Sevinç insanın düşüncelerinde ve duygularında ki barış, kavgasızlık hali; hedeflere ulaşmış olmaktaki, kendini geliştirmiş olmaktaki zafer hali; koşullar ne olursa olsun var olmaktan duyulan haz hali. Sevinç, zamana, koşula, durumlara bağlı olmaksızın kişinin en derinlerinde hissettiği hoşluk, kendisiyle, Tanrı’yla ve başkalarıyla barışık olma hali.

Bunun evliliklerle ne ilgisi var?

Evliliklerinde iyi hissedenlere (ama gerçekten iyi hissedenlere) yakından bakarsak mutluluğu değil sevinci arayan kişiler oldukları görülür. Hedefleri vardır ve hedeflerine ulaşırlar. Azla bile kendilerini iyi hissederler. Geçici olanların değil daha kalıcı olanların arkasından giderler. Anlık kararlarla değil prensiplerle, değerlerle ilerlerler.

Birkaç tane örnek vererek sizlere ne söylemek istediğimizi daha da açıklayalım:


  • Karısına bir seferliğine iyi davranarak evi temizlemesine yardımcı olan koca mutluluğu arayan, kolaya kaçan bir eştir. Ama karısına yardım etmekten haz alan ve bunu her fırsatta göstermeye çalışan koca sevinç arıyordur.

  • Karısına doğum gününde hediye alarak üzerine düşeni, sorumluluğunu yerine getirdiğini düşünen koca mutlu olmayı arıyordur. Ama eşini sevindirmeyi amaç edinen ve her fırsatta bunu isteyen koca sevinç arıyordur.

  • Kocasına sevdiği yemeği yaparak ondan istediğini almayı planlayan eş mutluluğu arıyordur ve kolay olanı seçiyordur. Ama Kendisini daha iyi ifade etmeyi isteyen ve bunun için çalışan eş sevinci arıyordur.

  • Sadece cinsel olarak ihtiyaç hissettiği için eşine iyi davranan koca mutluluk arıyordur. Ama eşini bir armağan olarak gören ve her zaman değer veren eş sevinç arıyordur.

Buradaki örneklerde ortak olarak gördüğümüz şey mutluluk geçicidir ama sevinç yaşam boyu sürer.

O halde evliliklerimizde sevinci nasıl hedefleyebiliriz? Bu sorunun cevabını çok yakında vereceğiz.