4 Eylül 2008 Perşembe

PARA VE EVLİLİK

Olumsuz ekonomik durum evliliklerde en çok gerginliğe sebep olan konuların başında gelmektedir. Çiftler yaşadıkları stresle birbirlerinden uzaklaşabilir ve birbirlerini sorunlarda yeterince etkin davranmadıkları gerekçesiyle suçlayabilirler. Bu da aradaki gerginliği ve soğukluğu daha da artırabilir.
Kültür olarak para harcama, paramızı doğru kullanma, biriktirme gibi konularda ne yazık ki yeterince bilinçli değiliz. Bu sebeple olsa gerek tutumluluk ve savurganlık bize kazanılmış alışkanlıklar değil ama kişilik özellikleri gibi gelirler. Tabi ki kişiliğimizin para harcama ve paraya bakışımızı bir miktar şekillendiriyor olması anlaşılabilir ama bir kişinin tutumluluğunu veya savurganlığını tamamen kişiliğe bağlı tutmak da doğru bir yaklaşım değildir.
Kişiler çocukluklarında edindikleri para kullanma alışkanlıklarını yetişkinliklerinde de sürdürebilirler. Bu sebeple anne babaların çocuklarını para kullanma alışkanlığı kazandırma sorumluluğuna sahip çıkmaları önemlidir. Bu noktada söylemek isterim ki parayı kullanma alışkanlığı öğretmek paranın varlığı veya yokluğuyla ilgili değildir. Yani fakir olabilirsiniz ama hala çocuğunuza parayı nasıl kullanması gerektiğini öğretebilirsiniz. Bunu yapmanın en iyi yolu kendinizin onların önünde iyi bir örnek olarak durmanızdır.
Konumuz evlilikti... Büyürken para harcama disiplini edinmemiş kişiler evliliklerinde disiplinsizliklerini sürdürebilirler. Bu parayı doğru zamanda ve doğru şeyler için harcamak anlamına gelmez sadece ama geleceği düşünerek ve görerek hareket etmek anlamına da gelir. Yani yatırım yapmak, biriktirmek vs gibi. Ama genel olarak görülen şey kişilerin disiplilinkleri değil ama çoğu zaman açıkça kendini belli eden gereksiz, yersiz, zamansız harcamalardır. Bunun en büyük örneği herhalde kredi kartlarıdır. Pek çok insanın kredi kartı borcu vardır mutlaka. Ama pek çok kişi geriye dönüp baktığında gereksiz, yersiz yani disiplinsiz hareket ettiğini kabul edecektir.
Ekonomik sorunlar evliliklerde en çok tartışma konusu olmaktadır. Dolayısıyla para harcama disiplinine sahip olmayan bireylerin kuracakları veya kurdukları evlilikler sorun ve boşanma riski yüksek evlilikler olacaklardır.
Para harcama disiplini öğrenilebilir. Bilincin ön planda olması gereken, çaba gerektiren bir süreçtir. 3-5 ayda çok rahat bir şekilde öğrenilebilir ve sonrasında sürdürülebilir.
Önümüzdeki bir veya iki yazıda bu konuya değineceğiz.

ALDATILMA VE ALDATILMA KORKUSU ÜZERİNE

Dün akşam bayanların ağırlıkta olduğu bir yemeğe katılmıştım. Oradan buradan konuştuktan sonra konu erkeklerin eşlerini aldatmalarına geldi. Evli olan bayanlardan bir tanesi eşinin kendisini aldatmadığını ama onun kendisine söylediğine göre bütün arkadaşlarının eşlerini aldattıklarını ve eşini aldatmayan kişinin bir aptal olduğunu söylediklerini söyledi. Yani kocasının arkadaşları gelip kocasına eşini aldatmasını öneriyorlardı. Bir bayan bunu söylerken bekar olan bir başka bayan ise bu sözleri onayladı ve "Tabiki! Hiç bir erkeğe güvenilemez!" dedi. Bir anda bütün gözlerin bir erkek olarak bana döndüğünü fark ettim.
Bu durumda ne söylenebilir ki? 13 yıldır evliyim ve eşimi aldatmadım. Erkeklerin bu şekilde görülmeleri, daha doğrusu bazı kocaların yaptıklarıyla hem eşlerine zarar vermeleri hem de bekarlar da dahil olmak üzere insanların gözünde erkekleri ve evlilikleri küçük düşürmeleri ve bütün bunlara ek olarak erkeklerin diğer erkekleri de eşlerini aldatmaları aksinin aptallık olduğunu söylemeleri ve arkadaşlarını aldatma için kışkırtmaları kabul edilemez. Acı! Neresinden tutulsa da kirli olan bir düşünüş.
Ne yazıkki yaşadığımız dünyada aldatma ve bunu bir erdem sayma gitgide daha da popüler oluyor gibi. Bunda sadece erkekleri suçlamak ne kadar doğru... O da farklı bir konu. Çünkü eşlerini aldatan erkekler bunu bir bayanla yapıyorlar. Yani aldatmak hem erkeğin ama hem de kadının aktif olarak katıldığı bir eylem.
Bekar bayanların etraflarındaki bu gibi eşlerine sadık olmayan erkeklerin hikayelerini dinleyerek evliliklere bakışlarının iyileşebileceğini sanmıyorum. Aksine bu örnekler onların kendilerine uzun vadede zarar verecek önyargılar oluşturmalarına ve buna körü körüne inanmalarına neden olabileceğini düşünüyorum. Bu şekilde düşünmek bir bayanın erkeklere bakışında olumsuz olmasına, önüne çıkan masum erkeklere bile ön yargıyla bakmasına ve bütün hayatı boyunca bekar kalmasına veya eşiyle kuşku/şüphe içinde bir hayat sürdürmesine neden olabilir.
Özellikle bekar olan bayanlara hatırlatmak istiyorum ki: dünya üzerinde hiç bir kötülük sadece erkekler veya sadece kadınlar tarafından yapılmıyor. Günah diye bir ruhsal kirliliğe inanıyorsanız -ki bu durumda günahı tanımlayan bir tanrıya da inanıyor olmalısınızdır- hiç bir günah sadece bir cins, renk veya gurup tarafından işlenmez. Başka bir deyişle dünya üzerindeki hiç bir insanın kötülüğe, yanlışlığa, acı vermeye, üzmeye karşı bağışıklığı yoktur.
Aldatma her yönüyle sağlıklı evlilik ilişkisine vurulan darbedir, sebebi ne olursa olsun? Kim yaparsa da yapsın ve hangi sebebe dayanarak yaparsa yapsın doğru değildir? Kişiler bir davranışı yerine getirirken haklı olabilirler. Ama haklı olmak demek her zaman doğru olmak demek değildir. Evlilikte de ve yaşamın bütününde de doğru olmak haklı olmaktan önce gelir ve gelmelidir. Dolayısıyla bir kişininin eşini aldatması ne kadar haklı gerekçelere dayansa da bile asla doğru olamaz.
Bir erkek olarak çevremde onlarca tane asla eşini aldatmamış ve aldatması çok düşük ihtimal olan kişi tanıyorum. Aynı şekilde pek çok da kadın biliyorum. Onların değer yargıları haklılık arkasında değil doğruluk arkasında gitmektedir. Haklılıklarına değil doğruluklarına odaklanmaktadırlar.
Siz bir bekarsanız ve evlendiğinizde eşinizin sizi aldatabileceğinden korkuyorsanız haklısınız... Eşiniz gerçekten sizi aldatabilir. Ama bunu asla yapmayabilir de. Ben hala dünya üzerindeki evliliklerde, ülkemiz de dahil, çoğunluğun asla eşlerini aldatmadığını ve aldatmayacağına da inanıyorum. Bu dün böyleydi, bugün böyle ve yarın da böyle kalmaya devam edecek diye inanıyorum. Dolayısıyla bekarları teşvik etmek istiyorum.
Dikkat edin ama korkmayın!
Bunun yanı sıra çevrenizde olumsuz örneklerle karşılaştığınız bunu genellememeye çalışın. Çevrenizdeki insanların size verdikleri olumsuzlukları, hislerdeki ve düşüncedeki olumsuzluklar bile olsa, olumlu olanları vererek karşılayın. Onlar erkeklerin veya kadınların kötü olduklarından bahsediyorlarsa siz aslında iyilerin de olduklarından baksedin.
Arkadaş çevrenizi gözden geçirin. Sizi bekarlıkları veya evlilikleriyle bekar kalmaya teşvik ediyor olmasınlar. Kötü bir evliliği olan bir bayan diğer bayanları evlilikten kaçınmaya teşvik ediyor olabileceği gibi daha önce bir kaçtane olumsuz deneyim yaşamış birisi de sizi erkeklerden (veya bayanlardan) uzak kalmak için teşvik ediyor olabilir. Bu arkadaşlık ilişkilerinin alternatiflerine de sahip olmanız sizin için iyi olur.
İhtiyatlı olun ama kaçmayın!
Yakında tekrar görüşmek üzere...